24 Ekim 2013 Perşembe

YOL

Tİn suresi 4. ayet: Andolsun ki biz insanı en güzel bir surette yarattık. Daha sonra onu aşağıların aşağısına ittik.
Ben, aşağıların aşağısına itilmiş kul...
kirden, cüruftan kaçmaya çalıştıkça çamurun içinde kaybolan...
alt basamakları geniş, neredeyse bir adam boyu genişliğinde oval bir kule merdivenindeyim. yukarı çıktıkça basamaklar daralıyor, inceliyor, kayganlaşıyor. zirveye yaklaştıkça merdiven kayboyup buzlu bir yamaca dönüşüyor yol.
Defalarca düşüp başımı dizlerimi kanatıyorum. Ellerim çatlak, tırnaklarım kan revan.
Öyle bir an geliyor ki unutuyorum en alt basamaka olduğumu. Tırmanmayı unutuyorum.
Aylarca o ilk basamağın etrafındaki çukurlarda gezinirim de hiç farkında olmam.
Hem insan bataklığın kokusuna bile alışırmış da etrafındaki zehirli havanın farkına bile varmazmış.
Bu zehir damarlarında gezindiğini farkettirmez. Ruhum cehennem kapısında bir bekçiye dönüşür ve beni itmek için binlerce insan birbiriyle yarışır.
Ne zaman geldim ben buraya?
Bu insanlar kim?
Onlara ne yaptım da benden bu kadar nefret ediyorlar?
Sonra bir kaçış yolu bulup yeniden merdivene ulaşıyorum. merdivene tırmanmalısın diyor içimden bir ses.
Merdiveni bulup yeniden tırmanmalısın. Zirveye ulaşmaktan başka çaren, kurtuluşun yok. Bu kez daha sağlam bas yere adımlarını. Daha kuvvetli sarıl çıkıntılara.
Bir yol bir iz arıyorum aynı yolu bir kez daha tırmanırken. Benden önce gidenlerin bıraktığı izler olmalı. O koca buz kütlelerini erittikleri bir nokta...
Ama bulamıyorum. Kendi başımayım bu yolda. ne bir arkadaş ne bir yakınım bana yardım edebiliyor.
Ruhum hep böyle bir mücadelenin içinde. Mücadeleden yorulsam keskin kayalar ayağıma batıp, bana ucunda durduğum uçurumu hatırlatıyor.
Tırmanmaya her yeltendiğimde kendimş çukurun dibinde buluyorum.
Yol bitmiyor, uçurum kapanmıyor. Beni aşağı itmek isteyenlerse azalmıyor çoğalıyor.
Anlıyorum ki iten de çıkartanda bir. Birlerin onda birleştiği bir Bir.
Beni bir O çıkartabilir. Bazen bir sitem gönderesim gönderesim geliyor.
Neden daha güçlü değilim.
Neden deli değilim Fazılın dediği gibi.



Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
 Necip Fazıl KISAKÜREK

Esfeli safiline beni ayaklarım mı götürdü yoksa itildim mi? Çıkış benden mi yoksa beni affetmesi gereken diğerlerinden mi?
Yol karanlık, pusulam bozuk. elimdeki haritalar rüzgarda birbirine karışıyor. zirveye en yakın olduğum yerde üstüme taşlar yağıyor.
Ben kendimi yine o kızgın insan kalabalığının önünde buluyorum. Ben mi kazanacağım, onlar mı?
Ölmek... Bu bilmecenin cevabı ölünce verilecek elime. kovalamaca ya zirve yamacında açılan bir kapının önünde ya da ateş uçurumunun  başında o insanların elinde bitecek.
Merhamet... Bir olanda bol fani olanda kıt.
İnsan insanın etine düşkün.
Sonum tam bir meçhul.

2 yorum:

  1. Allah'ım bazen öyle yazılar okuyorum ki tam ruh halime uygun. sanki ben yazmışım bunları, sanki sen bana yazmışsın bunları. kasvetime kasvet katıldı. ben ağlamaya gidiyorum öpüldün!!! ayrıca yazıya BA*YIL*DIM :)

    YanıtlaSil
  2. Sağol canım. Ağlatmayaydım iyiydi :))

    YanıtlaSil