Sıradan insanlar hayatı boyunca kilolarıyla başı dertte olmuş ve hala da dertte olan insanları anlayamazlar.
Kim bu sıradan insanlar?
Tabii ki karakter olarak sıradan demek istemiyorum. Mevzu bahis olan sıradanlıktan kastım zayıf olanlar(ideal kiloda olanlar) yani yedikleri kilo yapmayanlar ya da canları-doğuştan gelen bir şans olarak tabii-pek bir şey istemeyen insanlar.
Söz konusu rejim olunca, kadınların pazertesi başlayıp salı günü biten veya bir ömür boyu süren rejimlerini alaya alıp, habire dönerleri kebapları mideye indiren erkeklerde bu güruha dahil edilebilir.Erkekler pek rejim yapmaz işin doğrusu(yaşlanınca yapılan zoraki perhizleri saymazsak). Yapanlarda bir haftada en az bir kaç kilo verirler. Bu konuda canlı örneğim var; eşim.
Biz rejimzedeler varız birde. Hep kilo verme yolları araştıran; türlü türlü meve, sebzeyi bitkiyi sevsin sevmesin yiyen, en sevdiği yemekleri aylarca tüketmedikten sonra hala istediği şeyi elde edemeyen rejimzedeler.
Gazetelerin bir sayfasında şunu yemeyin, bunu yemeyin; şöyle kalori yakın, böyle tepinin yazar. Öteki sayfada ev yapımı dondurma, su böreği, fıstıklı baklava tarifleri verilir.Kahve içme; çikolata, cips yeme; ekmek zaten en büyük düşman. Onları da geçtim; her şeyi yiyemediğim için tuzla katlanılabilir hale getiren ben tuz yasağıyla da karşılaşınca uzun süre isyan etmiştim.
Evet biz hafif toplular veya fazla kilolular diğerleri tarafından yadırganırız. İradesi zayıf olduğu için boğazını tutamayan, çok yiyen, hep hamur ve şeker tüketen midesinin kölesi zavallılar.Tama birazda doğrudur bu. Şöyle ki; insan iradesini her konuda olduğu gibi, doğru beslenme konusunda da gösterebilmelidir. Çok yemek her açıdan zararlıdır.İnce düşünmeyi engeller, bir takım duyguları köreltir, dinende caiz değildir v.s..Bunları herkes kabul eder. Zor olan her zamanki bunu yapabilmektir.
Televizyonda verilen diyet haftalık diyet listelerine sadece bir ay değil bir ömür boyu uymak zorundasınızdır, ama bunu herkes biliyor mu acaba? Uymazsanız 4-5 ayda verdiğiniz kiloyu, ekmek ve makarnayı tüketmeye başladığınız anda hızla geri alırsınız. Deli gibi spor yapsanız da nafile. İllaki sevdiğiniz tüm yiyeceklerden vazgeçeceksiniz. Ekmek yemeseydik hiç, belki daha kolay olurdu, fakat birde bu mevzu var. Biz kültür olarak 'Ekmek yemezsen doymazsın' düsturuna tabiyiz. Annelerimiz böyle büyüttü. O yüzdende bu rejim olayında 1-0 yenik başladık, diğer dünya ülkelerindeki hemcinslerimize göre. Onlarda ekmek bizdeki kadar, sofranın olmazsa olmazı değil (hatta bazı kültürlerde ekmek hiç yok). Börek nedir bilmezler pek.Mantı ya da(olsada yesek:)).Biz bir yaşa kadar yumurtayı ekmeksiz yiyemezken, bir zaman geliyor ve sana deniyorki: Bu kiloların müsebbibi un, tuz, şeker. Bunlardan uzak duracaksın (hatta mümkünse-Karataya göre ömür boyu- hiç yemeyeciksin).Karatay demişken bahsetmeden duramayacağım.
Bende seneler boyunca çeşitli şekillerde kilo verip daha sağlıklı bir yaşama geçmeye çalışmış kazandığım başarıların ömrüde en fazla 1-2 yıl olmuştu. Bu senede eşime zayıflamak istediğimi söyleyince, bir arkadaşında gördüğü Karatay Diyeti adlı kitabı getirdi.Yayın hakları söz konusu olduğundan ayrıntıya giremem, ama özeti şuydu: Patates,mısır, un, şeker(dolayısıyla bütün tatlılar ve çikolata) ömür boyunca asla yememeniz gereken şeyler. Tabii bilimsel olarak haklı. Peki uygulama.
3 aydır öyle ya da böyle çabaladım. Tökezlediğim zamanlar oldu (ve bunun bedelide ağır oldu). Sonuçta 7 kilodan fazla kilo verdim, ama bie de bana sorun. Dışı seni içi beni yakar durumu söz konusu.İlk bir- bi buçuk ay istikrarlıydım.Sıfır ekmek,sıfır çikolata,tatlı, şeker ve her türlü abur-cubur; sıfır makarna ve pilav. Halada pirinç pilavı ve makarna yemedim. Amma ve lakin gelde ömür boyu çikolata, pizza, börek yeme. Hiç yapmazsan belki canın daha az çeker; ama misafire hazırla. İncecik olan misafirler istediğini yesin, istediğine burun kıvırsın(iştahsız ve de zayıflar ya), sen onları izle. Bu durumda sayın Karatay ne yapıyordur acaba samimi bir merak içerisindeyim, ama tahmin edilebileceği gibi ben fazla dayanamadım. Bu süreden sonra ufaktan başladı tatlı ve çikolata isyanlarım.
İsyan evet. Neden herkes istediğini yesin, ben her şeyden mahrum kalayım diye isyan ediyor insanın nefsi. Çünkü insanın bir nefsi vardır ve biz ne kadar kamufle etmeye çelışırsak çalışalım bu nefis hep çocuk kalır (maalesef). Neyse nefis konusu daha farklı konulara kayabilir, ben mevzuma geri döneyim.
Sonuçta çocuğumun yemesini ve içmesini istemediğim için cips ve koladan, sağlıklı yaşam için mümkün olduğunca (tümden bırakmak mümkün olmuyor işte) katkı maddeli gıdalardan, kilo için -şimdilik-ekmek ve makarnadan(ve de pirinç pilavından) vazgeçtim. gelgelelim benim sorunum şu.Ben kan kokarsa et, yine kokarsa tavuk(bu koku nedir diye sorarlarsa benim cevabımda net değil), sevemediğimden(sevmediğimden değil çok denedim) balık yiyemiyorum. Yesem de neredeyse yanmış olmasını tercih ediyorum. Yumurtayı ekmeksiz yemeyi denedim, ama sonuç yumurtadan da tamemen tiksinmemle sonuçlandı. Şimdi yumurta da yiyemiyorum. Geriye kaldı sebze ve yeşillikler. Onlarıda devamlı yiyebilmek için zeytin yağı tuz limon ve pul biberle tatlandırmazsam hiçbir tat alamıyorum ( Ne mızmızmışım ya hu).Bununda sebebi bence
pazarda satılan sebzelerin köy sebzesini tatmış bir insan olarak beni sebze oldukları konusunda ikna edememiş olmaları. Beni derken damağımı kastettim.Örneğin bugün daha yeni alınmış bir salatalıktan kabak tadı aldım. Deyimi bile var kabak tadı vermenin.Bu durumda diyetime çiğ kabaklı diyet demeliyim, öyle değilmi?Benim sorunum yemeklerle de sınırlı değil. Birde bağırsaklarımın (dolayısıyla metabolizmamın) kaplumbağa hızında çalışıyor olma mevzusu var. İşin içinden çık çıkabilirsen.Tüm bunlara rağmen 3 ay dayanıp, zor bela bu kadar zayıflamış olmamda büyük bir başarı tabii, ama ne kadar süre zayıf kalacağım acaba?
Çok şükür aç değiliz ve bunlar nimete burun kıvırmak olarak algılanabilir. Yemende ya da Somalide bir çocuk olsaydım rejim derdim kalmazdı, bu da doğru.
Öyleyken yine de fırının önünden geçerken ekmeği, marketin önünden geçerken cips ve bisküvileri, börek ve makarnayı özlüyorum. Sonunda dayanamayıp yiyebilme ihtimalim hala mevcut. Adımız yalancıya çıkmasın sonra. Sonuçta sanal alem bir okuyan falan vardır mazallah.İstediğim kiloya inince başta da belirttiğim gibi bu iş bitmiyor. O kiloda sebat etmek mühim olan.
Kim ne derse desin benim durumumda olan insanların işi zor. Her şeyi zevkle yiyememek, zevk aldığın her şeyinde yasak olması bazen çin işkencesi gibi.
Son bir itiraf: Bazen sinirden ağlayasım bile geldi bu illet rejimin elinden. Yedikleri kilo yapmayan, midesi küçük olan, metabolizması hızlı çalışan insanlara arada sırada gıcık oluyorum.
Son tahlilde; çok şükür elimiz ayağımız düzgün isteyipte alamadığımız yiyecek yok(tabii havyar alacak param olduğu anlaşılmasın bundan:)).
Bizimki şımarıklık belki, fakat rejim işi zor iş vesselam.