21 Şubat 2013 Perşembe

SAHTEKAR MASALLAR

Bütün insanların karanlık yönleri vardır. Baskılarlar ya da utanmazca gün yüzüne çıkarırlar. Kimi insan gayet normal bir hayat yaşar, herkese nazik, saygılı davranmaya gayret gösterir.
Ancak filmlerdeki karanlık insanlara çaktırmadan sempati duyabilir, güzel kızı seven oğlanlardan mafyavari olanın aşkına daha fazla saygı gösterir, Tom ve Jery'nin savaşında Tom'u, Road Runner da çakalı kayırırlar. Hatta sözde iyi olan karaktere kin bile beslenir. 
Sadece çizgi filmlerdeki sevimli kötüleri sevsek iyi. Bir de beyaz camdaki pek de sevimli olmayan karakterlere sempati duyuyoruz. Bunun artık klişeleşmiş örneği Dexter denilen seri katil. Yakalnmasını ve adaletin karşısına çıkmasını isteyen kaç kişi vardır ki. Eminim bir elin parmaklarını geçmez. Bende hep böyle kötü olmasa da ikinci sırada kalmış hafif gölgeli karakterlere sahip çıkmışımdır. Nedenini hep psikolojik olarak görüyordum doğruymuş.
Meğer bizdeki bu hırsızı, aç kurtları, hatta seri katilleri sevme güdüsü çocukken dinlediğimiz, okuduğumuz, bize anlatılan masallardan mütevellidmiş.

Gazetinin birinde çocuk psikiyatristin değerlendirmelerine yer verilmişti. Doktorun söyledikleri ilginçti. Çünkü birçok insanın çocukluğunu, hayal ve düşünme dünyasını etkileyen masalları topa tutuyordu. Psikiyatristrin  söylediğine göre çocuklarımıza okuduğumuz, dünyaca ünlü masallar meğerse pek de masum değilmiş. Ali Baba, Robbin hood aslında bildiğin hırsız; Alaaddin üçkağıtçı ve katil. Şaşırtıcı değil mi?

Benim de çok uzun zaman önce saptadığım bir gerçekti bu. Evet eski tip masallar maalesef çocukların bilinçaltına çok kötü mesajlar veriyor. Kısa bir süre önce Grimm masallarını anlatan bir kitap almıştım, oğluma okurum ara sıra  diye. Kitaptaki masallar üçkağıt yaparak prensle evlenen tembel kızın masalını okuyunca uyandım zaten. Kız hem tembel ve annesine yaptırıyor bütün işleri hem de ülkenin kraliçesinin eğirmesi için ona verdiği odalar dolusu yünü  üç farklı kadına eğirterek prensi kapıyor. Böyle bir masalın çocuğa vereceği mesaj olabilir mi? Olur, ama tümden sakat bir mesaj bu. Doktorumuzun söylediği de tamı tamına bu zaten. Masal çocuğa yanlış davranışlar aşılamayacak şekilde olmalı. Tam tersi, olumlu davranışları, dayanışmayı, doğa sevgisini, paylaşmayı kısacası bütün güzel davranışları çok ta uçuk olamayan hikayelerle çocuklara aşılamalı. Örnek devranışları içermeli. Grimm masalları elbette tarihi çok eskilere dayanan masallar olduğu için çocuk psikolojisi neden düşünülmemiş diyemeyiz. Bu haksızlık olur. Eski zamanlarda masalların eğitici olması pek önemsenmiyordu muhtemelen. Çocukların eğlenmesi, gözlerinin şaşkınlıktan faltaşı gibi açılması hatta korkması isteniyordu belki de. Böylesi sadece eğlenceliydi ve bu da yeterliydi yetişkinler için. Çocuklar içinse ebeveynlerinin onlara masal anlatması başlı başına bir ayrıcalık olduğu için masalların onları ne kadar ürküttüğü nasıl kötü etkilediği umurlarında bile olmuyordu eminim.

Şahsen ben bu masalların hiç birini ailemden dinlemedim ama maalesef çizgi film, film olarak izledim ya da kitap şeklinde okudum. Çok küçük yaşta okudum hem de. Hala dünyada binlerce çocuk bu ünlü masal kahramanlarını okuyor, seviyor ve örnek alıyorlar. Şimdi de durum farklı değil aslında. Çizgi filmlerde bu bahsettiğim masallardakinden çok daha kötü olumsuzluklar var. Kendi çocukluğumdan örnek verecek olursam; Georgia diye bir çizgi film vardı mesela. Bildiğin çıplak sahne vardı çizgi filmde. Çıplak çizim desek daha doğru olur. Konusu da iki erkek kardeşin aşık olduğu bir genç kızın hayatıydı. Böyle bir şeyi ben daha onlu yaşlarımın başındayken izlemiştim. Şeker kız Candy'de aynı klasmanda. en sevdiğim çizgi filmlerden diğer örnekler: g.i.joe, xman, ay savaşçısı. Şu, izleyen çocukların bazılarının intihar ettiği pokemonu ise bütün çocuklarla beraber ben de izledim bittabi. Daha çok küçük yaşlarda seyretmeye başladığım bilumum canavarlı, vampirli filmleri saymıyorum bile.


Yılanlardan çok korkmamın sebebi çizgifilm karakteri kobra olabilir gibime geliyor şimdi.


Annem bilseydi garibim eminim tedbirini alırdı, ama benim çocukluğumda bunların bilinçaltına etkisi bugünkü gibi bilinmiyordu maalesef.
Annem ne seyrettiğimi kontrol etmek bir yana ne izlediğimi bilmezdi bile. Bazı günler o uyuduktan sonra televizyonu açar saatlerce seyrederdim. Bana zararları çok olmuştur eminim. Bir klişe daha: Şimdiki aklım olsaydı daha farklı olurdu.

 Ebeveynler günümüzde daha bilinçli. Çocuk psikolojisi ayrı bir bilim dalı artık. Binlerce makale yazılıyor ve bunlara biz anneler, eğitimciler, babalar erişebiliyor. Hem de rahatça. Bize düşense zamanında bizim beynimizde (daha da kötüsü ruhumuzda) oluşan tahribatların çocuklarımızn ruhunda oluşmasına elimizden geldiğince engel olmak. Gerçi bütün bu bilgi bombardımanına rağmen bizim işimiz daha zor. Çünkü bizim zamanımızda herkes masal kitabı bulamazdı, bulsa da okuma bilmek gerekirdi. Her çocuk kitap okumayı sevmezdi ayrıca. Çizgi film kanalları yoktu. Şimdi çizgi film kanalları sabaha kadar yayın yapıyor. Bilinç var kontrol zor. 

Böyle bir bakış açısıyla bakıldığında şiddetin nasıl yaygınlaştığını anlamak zor değil. Bir çocuk elbette ki her şeyi olduğu gibi olumsuz davranışları da etrafından öğrenir. Olumsuz davranışların kitaplarla, sevilen çizgi film karakterleriyle en önemlisi de örnek arkadaşlarla aşılabileceğine inanıyorum ben. Zira böyle bir dünyada bunları yaparak hiç değilse çocuklarımızın gelecekleri ile ilgili umudumuzu koruyabiliriz.

Sonuç olarak ''O eski masallar, kahramanlık hikayeleri olmasaydı dünya savaşları da belki olmazdı'' diyecek kadar da abartmamak gerekir. Çocuklarımıza kendi değerlerimizi sevdiren masallar okuyarak geleceklerine sağlam bir tuğla koyarak başlayabiliriz. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder